Hz. Muhammed’in Davasındaki Cesaret ve Kararlılığı Konu Anlatımı
Hz. Muhammed’in Davasındaki Cesaret ve Kararlılığı Konu Anlatımı: İslam peygamberinin misyonunu yürütürken gösterdiği azim ve güç.
Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Davasındaki Cesaret ve Kararlılığı
Cesaret ve Kararlılık
Korku, acı, risk, belirsizlik veya tehdit ile başa çıkabilmek amacıyla gösterilen yiğitlik, kararlılık, ataklık ve dayanıklılık yeteneğidir.
Kararlılık: Kararlı olma durumu, istikrar ve denge hâlinde olmaktır.
Hz. Muhammed (s.a.v.), peygamberliğinin ilk yıllarında çok sayıda zorlukla karşılaşmıştır. Mekkelilerin baskı ve zulümlerine maruz kalmıştır. Ancak o, kendisine yapılan bütün eziyetlere sabırla katlanmış, İslam’ı anlatma kararlılığından asla vazgeçmemiştir.
Bir konuda karar verildiğinde ise sabır ve azimle onu gerçekleştirmeye çalışmış, tereddüte düşmemiştir.
Peygamberimiz ve ashabının cesaretleri, Allah’a imanlarından ve kararlılıklarından kaynaklanıyordu.
Ayet: Yüce Allah bu durumlarını şöyle övmüştür: “İnsanlar onlara: ‘Bakın size karşı bir ordu toplanmış, onlardan korkmalısınız!” dediklerinde bu söz onların imanını arttırmaktan başka bir şey yapmadı ve ‘bize Allah yeter! O ne mükemmel koruyucudur!” dediler. (Ali İmran/173)
Özetle Peygamberimizin cesaret ve kararlılığı;
Allah’a olan sarsılmaz imanından
Yalnızca Allah’tan korkmasından
Davasına olan bağlılığından
Allah’a olan güveninden
Ahiret ve hesap vermeye olan inancından kaynaklanmaktadır.
Hz. Muhammed’in (s.a.v.) cesaret ve kararlılığını gösteren çok sayıda olay vardır. Bunlardan bazıları şöyledir:
Hz. Muhammed’in (s.a.v.) yaşamında cesaret ve kararlılığını gösteren örnekler
Uhut ve Huneyn savaşlarında savaşında dağılma tehlikesiyle karşı karşıya kalan ordunun toparlanmasını sabır ve cesaretiyle sağlamış, bu savaşta yaralandığı ve dişi kırıldığı halde cesaretinden bir şey kaybetmemiştir.
Bir gün Mekkeli müşrikler peygamberimize ve Müslümanlara yaptıkları baskılar sonuç vermeyince Ebu Talip’e geldiler. Yeğeni Muhammed’i korumamasını ya da onu İslam’ı yaymaktan vazgeçirmesini söylediler. Ebu Talip Mekkelilerin söylediklerini Hz. Muhammed’e anlattı bunun üzerine Peygamberimiz amcasına “Bu işi bırakmam için güneşi sağ elime, ayı da sol elime verseler yine de davamdan vazgeçmem. Ya dini yayma konusunda başarılı olurum ya da bu uğurda ölürüm.” Müşrikler Hz. Muhammed’in bu kararlılığına tanık olsalar da ona para, mevki, makam teklif ettiler. Fakat Peygamberimiz bu tekliflerin hiçbirine razı olmayarak cesaret ve kararlılıkla davasını başarılı bir şekilde sürdürdü.
MUHAMMED (S.A.V.)
Davet ettiği dine önce kendisi inanmış, samimiyetle bağlanmış, ümitsizliğe ve karamsarlığa kapılmaksızın davetini sabırla sürdürmüştür.
İslam’ı anlatırken uğradığı haksızlıklara, ölüm tehditlerine, Mekke’yi terk etme pahasına sabretmiş, kararlılık ve cesaretini asla kaybetmemiştir.
Allah’tan başka hiçbir güçten korkmadan, tüm baskı ve zorlamalara rağmen hiçbir baskıya yenilmemiştir.
Cesareti, sadece savaş meydanlarında değildi. Haksızlıklara, zulümlere karşı cesaretini kaybetmemiş, sonuna kadar mücadele etmiştir.
Safa tepesinin arkasında yalnız olarak namaz kılmaktadır. Ebu Cehil ve arkadaşlarının hücumuna uğrar, topukları tekmelenir, başını toprak, üzerine deve dışkısı atılır. Ve bu arada O, sadece: “Kureyşliler! Bana vuruyorsunuz ama ben sizin peygamberinizim!” der ve tüm bu olanlara sabreder, davasından vazgeçmez.
Hz. Ebu Bekir ile Medine’ye hicret ederken Sevr Mağarasına gizlenmişlerdi. Peşlerindeki kişiler mağaranın girişen kadar geldiler. Bu durum Hz. Ebu Bekir’i çok endişelendirmişti. Ancak Peygamberimiz cesur davranıp arkadaşını “Üzülme! Allah bizimle beraberdir.” diyerek sakinleştirdi.
Hz. Peygamber sefere çıkmıştı. Bu sefer sırasında yorulmuş ve bir ağacın altına çekilmiş dinleniyordu. Derken müşrik bir kimse Peygamberimizin yanına sessizce yaklaşıp kılıcını eline aldı ve sonra dedi ki: “Muhammed! Şimdi kim seni elimden kurtarabilir?”
Hz. Peygamber hiç düşünmeden yiğit bir sesle: “Allah!” buyurdu. Bu kararlılık, azim ve Hakka dayalı cesaret, adamı öyle bir korkuttu ki hemen kılıcı kınına soktu ve Hz. Peygamber’e boyun eğip yanına oturdu.
Kıssadan Hisse
İslam’ın ilk dönemlerinde Mekke’de Müslüman olduğunu söylemek suç sayılıyordu. Öyle ki pek çok kimse İslam’a girdiğini gizliyor, gizli gizli Erkam adındaki genç bir sahabenin evinde Peygamberimizle buluşuyordu. Peygamberimiz ise Kabe’nin avlusuna gelir, orada namaz kılardı. Yine böyle bir gündü ve Peygamberimiz Kabe’nin avlusunda namaz kılıyordu. O sırada oraya Ebu Cehil geldi ve Peygamberimize ardı ardına hakaretler ediyordu. Kötü lafları bitmek bilmiyordu. Peygamberimiz secdeye vardığında Ebu Cehil, önce Peygamberimizin boynuna bastırdı. Sonra yanında getirdiği pisliği Peygamberimizin üstüne döktü. O sırada oradan Peygamberimizin kızı Hz. Fatıma geçiyordu. Koşarak ve ağlayarak babasının yanına geldi. Bir yandan ağlıyor bir yandan da Peygamberimizin yüzünü temizliyordu. Kuşkusuz bu çok zor ve üzücü bir durumdu ancak Peygamberimiz o günden sonra da Kabe’de namaz kılmayı hiç bırakmadı.