Natural Forces Konu Anlatımı

    11.12.2023
    A+
    A-
    Natural Forces Konu Anlatımı

    SHOULD – SHOULDN’T 

    • Bu yapı İngilizcede tavsiyede bulunmak için ya da karşı tarafa öğüt vermek için kullanılan bir yapıdır.
    • Yapılması iyi olan durumları belirtmek için “should” yapılması iyi olmayan durumları belirtmek için “shouldn’t” kalıbı kullanılır.

     

    Should –> -meli , -malı

    Shouldn’t –> -memeli, -mamalı

     

    Examples:

    • We should use solar energy. (Güneş enerjisi kullanmalıyız.)
    • You should use public transportation. (Toplu taşıma araçları kullanmalısınız.)
    • We should keep the environment clean. (Çevreyi temiz tutmalıyız.)

     

    • We shouldn’t cut down trees. (Ağaçları kesmemeliyiz.)
    • You shouldn’t waste water. (Suyu boşa harcamamalısınız.)
    • We shouldn’t pollute the air. (Havayı kirletmemeliyiz.)

     

    VOCABULARY

    • Natural forces: Doğal afetler, doğal güçler
    • Natural phenomena: Doğal olaylar
    • Disaster: Afet, felaket
    • Lightning: Yıldırım, şimşek
    • Non-stop cloud-to-cloud lightning: Kesintisiz bulutan buluta yıldırım
    • Earthquake: Deprem
    • Aftershock: Artçı
    • Main quake: Ana deprem
    • Flood: Sel
    • Landslide: Toprak kayması, heyelan
    • Hurricane: Kasırga
    • Forest fire: Orman yangını
    • Tsunami: Tsunami
    • Drought: Kuraklık
    • Avalanche: Çığ
    • Tornado: Hortum, kasırga
    • Storm: Fırtına
    • Volcano eruption: Volkanik patlama
    • Rainbow: Gökkuşağı
    • Raindrop: Yağmur damlası
    • Rainclouds: Yağmur bulutları
    • Sunlight: Güneş ışığı
    • Cloud formation: Bulut oluşumu
    • Fault lines: Fay hatları
    • Natural wonder: Doğa harikası
    • Explosion: Patlama
    • Nacreous clouds: Sedefli bulutlar
    • Dawn: Şafak, gün ağarması
    • Sunset: Gün batımı
    • Flora: Bitki örtüsü
    • Iceberg: Buzdağı
    • Burst: Patlama, püskürme
    • Rainfall: Yağış, yağış miktarı, sağanak
    • Water sources: Su kaynakları
    • Water shortage: Su sıkıntısı, su kıtlığı
    • Energy shortage: Enerji sıkıntısı, enerji kıtlığı
    • Soil contamination: Toprak kirliliği
    • Deforestation: Ormanların yok olması
    • Air pollution: Hava kirliliği
    • Water pollution: Su kirliliği
    • Land pollution: Kara (çevre) kirliliği
    • Global warming: Küresel ısınma
    • Overpopulation: Aşırı nüfuslanma
    • Ecosystem destruction: Ekosistem yıkımı
    • Wildlife conservation: Vahşi yaşamı koruma
    • Fossil fuel depletion: Fosil yakıt tüketimi
    • Toxic waste: Zehirli atık
    • Glacier: Buzul
    • Polar winters: Kutup kışları
    • Climate change: İklim değişikliği
    • Biological pollutants: Biyolojik kirleticiler
    • Environmental issues: Çevresel sorunlar
    • Breaking news: Son dakika haberleri, flaş haberler
    • Emergency Management Presidency of Turkey (AFAD): Türkiye Acil Durum Yönetimi Başkanlığı
    • Universe: Evren
    • World: Dünya
    • Earth: Dünya
    • Layer: Katman, tabaka
    • Plate: Tabaka, katman
    • Continent: Kıta, anakara
    • Island: Ada
    • Desert: Çöl
    • River: Nehir
    • Lake: Göl
    • Sea: Deniz
    • Pressure: Basınç
    • Magnitude: Büyüklük, boyut
    • Scale: Ölçek
    • Depth: Derinlik
    • Altitude: Rakım, yükseklik
    • Distance: Mesafe
    • Variety: Çeşitlilik
    • Danger: Tehlike
    • Serious threat: Ciddi tehdit
    • Occasion: Ortam, durum, fırsat
    • Measure: Önlem, tedbir, ölçü
    • Precaution: Önlem, tedbir
    • Process: Süreç
    • Severity: Şiddet
    • Building: Yapı, bina
    • Direction: Yön
    • Outer surface: Dış yüzey
    • Homogeneous mass: Homojen kitle
    • Average: Ortalama
    • Experience: Tecrübe, deneyim
    • Prediction: Tahmin
    • Death: Ölüm
    • Injuries: Yaralanmalar
    • Heat: Isıtma
    • Air conditioning: Havalandırma, klima
    • Energy saving light bulbs: Enerji tasarruflu ampüller
    • Non-toxic cleaning materials: Zehirli olmayan temizlik malzemeleri
    • Recyclable products: Geri dönüştürülebilir ürünler
    • Mold: Küf
    • Dust: Toz
    • Infection: Enfeksiyon
    • Future: Gelecek
    • Abundant: Bol, verimli, bereketli
    • Common: Ortak, yaygın
    • Dry: Kuru
    • Threatening: Tehdit edici
    • Mysterious: Gizemli
    • Powerful: Güçlü
    • Sudden: Ani, birdenbire
    • Regular: Düzenli
    • Enough: Yeterli
    • Approximately: Yaklaşık olarak
    • Protect: Korumak
    • Preserve: Korumak
    • Save: Kurtarmak
    • Take the necessary measures: Gerekli önlemleri almak
    • Prevent: Önlemek
    • Consist of: Oluşmak, meydana gelmek
    • Occur: Meydana gelmek
    • Create: Oluşturmak, yaratmak
    • Pollute: Kirletmek
    • Waste water: Suyu boşa harcamak
    • Use the water efficiently: Suyu etkili kullanmak
    • Kill: Öldürmek
    • Injure: Yaralamak
    • Damage: Zarar vermek
    • Lose: Kaybetmek
    • Reflect: Yansıtmak
    • Build up: Büyümek, güçlenmek
    • Jolt apart: Sarsılmak
    • Vary: Çeşitlendirmek
    • Melt: Erimek
    • Strike: Vurmak, çarpmak
    • Stay calm: Sakin kalmak
    • Take place: Yer almak
    • Cause: Sebep, sebep olmak
    • Reach up: Ulaşmak, erişmek
    • Extend: Genişletmek, yaymak
    • Eject: Çıkarmak
    • Stick: Yapışmak
    • Worth: Değmek, değer
    • Weigh: Tartmak, (ağırlık) gelmek

    BİR YORUM YAZIN

    ZİYARETÇİ YORUMLARI - 0 YORUM

    Henüz yorum yapılmamış.